Bazı şeyler zamanla kaybolmaz.
Köklere ait olan, toprakla yoğrulmuş olan, bir milletin hafızasında iz bırakan her şey — sadece hatırlanmayı bekler.
Biz de bir gün kendi giydiklerimize baktık ve şunu sorduk: "Üzerimizde taşıdıklarımız gerçekten bize mi ait?"
Ruhunu yitirmiş trendlerin, her sezon değişen geçici stillerin arasında; neye benzediğimiz kadar,
kim olduğumuzu anlatan giysiler giymek istedik.
Sadece modaya değil, köklerimize de yakışan bir şeyler olsun istedik.
İşte bu yüzden yola çıktık. Altay’dan Tuna’ya uzanan kadim izleri, bugünün diliyle yeniden yorumlamak istedik.
Gelenekten koptuk demedik, ama geçmişin içinde de sıkışıp kalmadık. Moderni reddetmedik ama her dokunuşumuza kendimizi kattık.
Ve dedik ki:
Her yaştan, her tarzdan insana ulaşabilen, ama kimliğinden ödün vermeyen bir marka kurmalıyız.
Adını da oradan koyduk: Altéhan.
Bir zamanlar ticaretin, üretimin, buluşmanın kalbi olan o kadim “han”lardan ilhamla.
Bugün biz, stilin han’ını kuruyoruz.